Biz insanlar…
Bir zamanlar toprağa basar, gökyüzüne bakar, zamanı hislerle ölçerdik.
Bugünse topraktan kopuk, zamandan kopuk, birbirimizden kopuğuz.
Sistem bize konfor sattı, biz karşılığında doğayı verdik.
Şimdi, bu kopuşun eşiğinde duruyoruz.
Geri dönmek değil niyetimiz.
İlkel yaşama övgü değil bu.
Modern imkanlarla, bilincimizi yeniden kodlamak zorundayız.
Gerçek sürdürülebilirlik, “az ile yetinmek” değil;
ne zaman duracağını bilmek, neyin yeterli olduğunu anlamaktır.
Bu manifesto şunu ilan eder:
Bez torbalarla değil; niyetle, bakış açısıyla başlar.
Doğayı sömürme biçimimiz değiştiğinde, yerel de olsa zarar verebiliriz.
O yüzden sadece üretimi değil, üretim nedenimizi sorgularız.
Konforun, lüksün ve hızın bizi sağlıktan, doğadan, kendimizden uzaklaştırmasına izin vermeyiz.
Kâr maksimize etme değil; hayatı çoğaltma peşindeyiz.
Doğayla barışık teknoloji mümkündür. Gelişimin yönünü değiştirmek bizim elimizdedir.
Gerçek sürdürülebilirlik, sistemin doğayla uyum içinde yeniden inşa edilmesidir.
Bu ilkeler doğrultusunda kurulmaktadır.
Ticari kaygının değil, yaşamın hakkını gözeten bir topluluğun ilk adımıdır.
Kurucularını, bu farkındalıkla yol yürümeye davet eder.
Biz sadece proje değil, bir ahlaki iz haritası oluşturmak istiyoruz.
Çünkü biz inanıyoruz:
Dünya, kazanılacak bir meta değil; korunacak bir emanettir.
Ve bu emaneti korumak için artık susmuyoruz.