Bir sabah doğayı izliyordum. Bir anne kuş, ağzında kocaman bir böcekle geldi, yavrusuna afiyetle yedirdi. Ardından yavru "gümm!" diye dışkısını yaptı. Anne kuş beklenmedik bir hareketle dönüp yavrusunun dışkısını yedi.
Duraksadım. “Bu ne şimdi?!” dedim. Sonra düşündüm... Bu sadece bir kuş davranışı mı, yoksa doğanın sürdürülebilirlik derslerinden biri mi?
Anne kuşun bunu yapmasının birinci sebebi oldukça “anneliksel”: temizlik.
Yavrunun dışkısı yuvada kalsa, zamanla bakteri, parazit ve istenmeyen misafirler (evet, yırtıcılar dahil) yuvaya çekilir. Anne kuş bu “biyolojik tehlikeyi” ortadan kaldırıyor.
Evdeki çöpleri çöpe atmak gibi düşün, sadece biraz... daha direkt.
Yavru kuşun sindirim sistemi henüz pek acemi. Yani yediği böceğin tüm faydalı kısmını sindiremiyor.
Bu da ne demek? Dışkı = kısmen sindirilmiş protein zengini atıştırmalık!
Anne kuş ise doğanın “hiçbir şey boşa gitmemeli” ilkesine sadık kalıyor.
Yani bu aslında bir tür organik geri dönüşüm sistemi.
Kuşlar dışkılarını geri dönüştürüyorsa, bizim neden hâlâ tek kullanımlık ürünlerde ısrar ettiğimizi bir düşünelim.
Anne kuş plastik kullanmaz.
Tükettiğini dikkatle seçer.
Atığını kontrol altında tutar.
Ve en önemlisi: İhtiyacı kadarını alır.
Bir kuş kadar sürdürülebilir olsak, belki dünya bu kadar hasta olmazdı.
Birçok canlı atıklarını kaynak olarak kullanıyor:
Solucan dışkısı, en verimli gübredir.
Sığır dışkısı, biyogaz üretir.
İnsan atıkları bile arıtılarak tarımda kullanılabilir.
Atık diye bir şey yoktur, sadece yerini bulamamış kaynak vardır.
Kuşlar bunu biliyor. Doğa bunu zaten yapıyor.
Sıra bizde!
Evet, biraz mide kaldıran bir sahneydi belki ama doğa bize gözümüzün önünde dev bir ders veriyordu:
Atığı küçümseme, anlamaya çalış.
Tüketimi sorgula.
Her şeyin bir döngüsü olduğunu unutma.
Ve belki de bazen...
Bir dışkıya bakıp “vay be!” demek gerekir.